''''''sitemizin en büyük amaçlarından biri her türlü bilgi video ve haberi doğru bir şekilde insanlara ulaştırmaktır....

30 Eylül 2013 Pazartesi

KEL HÜSEYİN BAK İTE HELEEEEEEEEEEEE....

ALEVİLİKLE, SUNNİ İSLAM ARASINDAKİ FARKLAR



1-Alevilik tasavvufi batini yorumu esas alır. Sunilikte ise Emevi şeriatına uygun hareketleri esas alırlar

2- Alevilik Ehl-i Beyt yorumudur.Sünnilik, Emevi yorumudur.

3- Alevilik sevgi ve aşk ile Hakka gitmeyi esas alır. Sunilik korkuya, şekle dayalı inancı esas alırlar.

4-Alevilikte 4 kapı 40 makam vardır ve 3 sünnet 7 farz , 12 erkan vardır Sunilikte bu yoktur. Sunilikte 5 vakit namaz vardır. İslam’ı 5 şarta imanı 6 şarta dayandırırlar.

5-Hac, zekat vardır. Alevilikte hac anlayışı gönülleri fethetmektir.Alevilikte zekat değil paylaşım vardır.Sünnilikte inanç ritüelleri tamamen farklıdır. Alevilerde cem vardır. Secde ademedir. İbadetinde musiki ve aşk vardır. Kabe gönüldür.

6-Alevilikte varolan dört kapı kırk makam, üç sünnet, yedi farz, on iki erkan Sünnilikte yoktur. Sünnilikte ise beş vakit namaz ve İslam’ın 5 şartı vardır. Allah’tan korkmak vardır. 5 vakit namaz vardır. Hac, zekat vardır.

7- Alevilikte Allah’a sevgi vardır. İnsana sevgi saygı vardır. Muharrem orucu, Hızır orucu vardır. 48 Perşembe orucu, Hızır orucu, Nevruz bayramı vardır. Sünnilikte bunlar yoktur

. 8-Alevilikte Cem ve niyaz vardır. Sünni inanç bunları reddeder.

Sünni İslam’la Alevilerin ortak tek noktaları;Hz. Peygambere ve Kuran-ı Kerimine ve de Allah’ın birliğine inanmaktır. Başka inançsal bağlılığı yoktur.




Alevilikte Dinin Şartları

1-Tevhid : Allah’ın varlığına birliğine inanmak,

2-Nubuvvet : Hazreti Muhammed Sen elçi olarak görmek,emirleri uygulamak,

3-İmamet: Hz.Ali ve on iki imamlara inanmak,

4-Velayet: Din ve dünya işlerinde Kuran.. imametin sonra velayet ve … inanma,

5-Adalet: Allah’ın mutlak adil olduğuna , melekler yoluyla denetlediğine inanmak,

6-Mead. Allah’ın emirlerine uyanların ödüllendirip cennete , emirlerini dinlemeyenlerin yargılanıp cennete konulmayacağına inanmaktır.





İşte Alevi İslam İnancı; erdemliği,yüceliği,insancılığı,barışı sağlayan ve insanlığın özlem duyduğu, paylaşımcılığı sağlayacak birinci yol olduğu, gerek inanç bakımından,gerekse ahlak esasları açısından dünyanın en insancıl ,en özgün,en ahlâklı,en görkemli inanç ve kültür bütünlüğüdür.

ALEVİLİKTE GUSÜL(BOY ) ABDESTİ VARMIDIR??


Alevilikte boy abdesti var hatta Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli'nin bunu doğrulayıcı sözleri vardır, bunların ispatlanarak pekiştirilmiş gerçekliği henüz bulunamadı.

Alevilikte abdest, farklı olarak, dışla birlikte iç temizliği anlamına gelir. Geleneklere göre birçok dini inanışta olduğu gibi Alevilikte de "temizlik" önemli bir yere sahiptir. Örneğin Cem törenine katılmadan önce banyo yapıp gitmek önemli bir gelenektir. Buna boy abdesti de denir. Ama güsul vb durumlardaki gibi kurallara bağlanmamıştır. Önemli olan ruhen ve bedenen temiz olmaya çalışmaktır. Kişi buna kendisi karar verir. Ama temiz olmak makbüldür. Bu Allah'a, pire, Xızıra, Ali'ye ve davaya saygıyı gösterir.

Burada Alevilik'in temelini iyi bilmek gerekiyor. Alevilik, şekilciliği ve dogmatikliği reddeder. Temizlenmek için çeşitli kurallara bağlı kalmak da gerekmez. Aynen ibadet etmek için veya günlük yaşama devam etmek için olduğu gibi. Alevilikte önemli olan özdür. Alevilikte dış temizlik ve iç temizlik birlikte telafuz edilir. Zahiri ve batini olarak (içsel ve dışsal) temiz olmak salık verilir. Önemli olan burada bu temizliğin nasıl olacağı değil; iyi niyetli bir şekilde yapılmasıdır. İbadetin her türlüsü Alevilikte Allah ile insan arasındadır. Allah, insanın özündedir. Onun ne yaptığına değil, ne yapmak istediğine bakar. Dolayısıyla temizlenirken de ağzına kaç kere su götürdüğü ile değil, elindeki imkanlar ölçüsünde gerçekten temizlenmek için çaba sarfedip sarfetmediğine bakar. Başkası anlayamaz bu Hakk ile kulu arasında olan bir şeydir. Ve verilen şartlara uymak insanın kendi inisiyatifindedir. Bunu da Hünkar Pir Hacı Bektaş Veli'nin muazzam bir sözüyle anlatabilirim: 
Hararet nardadır, sacda değildir. Keramet baştadır, tacda değildir. Her ne ararsan kendinde ara. Kudüs'de Mekke'de Hac'da değildir. 

Aslında bu sorunun sorulmsı temel nedeni, Aleviliğin fazlasıyla İslamla bağdaştırılmasıdır. Fakat olay şudur ki: Aleviliğin özü Bektaşilik anlayışındadır.

ABDEST NEDIR?
Amma, seriat abdesti su ile olur. 

Tarikat abdesti Pir elinden biat etmektir.

Marifet abdesti, nefsini bilip Rabbisini tanimaktir

Hakikat abdesti, öz kendi ayiplarini görüp baskalarinin ayibini örtmektir

Sabahat Akkiraz - Değme Felek

29 Eylül 2013 Pazar

TUNCEL KURTİZ@ TUT YÜREĞİMDEN USTAM DİNLE SÖZLERİ...


Büyük Usta Tuncel Kurtiz Sözleri‘ni sizler için derledik. Sizinde Tuncel Kurtize ait bildiğiniz söz varsa yorum bölümünden ekleyebilirsiniz. 

Tuncer KURTİZ’in AŞK, SEVGİ ile  ilgili Sözleri Merak; aşktan daha güçIü bir şey. Bir kere âşık oIunca biIirsin aşkın sana ne yapacağını, ama merak öyIe değiI. Eğer birini merak edersen, o merak seni aIır götürür. SeviImeyi hak etmediğini düşünen herkes yaInızdır. Sevmekten korkanın kaderi ise yaInız kaImak değiI, nefret ettikIeriyIe baş başa kaImaktır sonunda. Kaderimiz oIan aşka değiI de, aşkıyIa kaderimizi değiştirene içeIim! Mademki; bu dünya biIe yok oIacak bir gün, sevginin bitmesine insan neden üzüIsün? Aşk mı kaderi kovaIar kader mi aşkı? Daha kimseIer çözemedi bu biImeceyi. 
Tuncer KURTİZ’in İHANET ile  ilgili Sözleri Bin kere dönsen o güne, bin kere ihanet edecekIer sana. Herkes doğasının gereğini yapar. Bin kere ihanet etseIer sana çaresi yok bin kere gidersin yanIarına. Bir kere ihanete uğradın mı, anıIar sana batakIık oIur yeğen. HatırIadıkça çekerIer seni içeri. HatırIadıkça affetmek istersin yeğen. Çünkü affetmek, unutmak demek! Öncesini hatırIadıkça sonrasını unutmak istersin. Eğer birisi seni aIdatmışsa, bu onun suçudur. Eğer o kişi seni pek çok kere aIdatmışsa bu senin suçundur. Erkek aIdatıIdığında ihanete uğrar. Kadın aIdatıIdığında tercih ediImediğini anIar. Sevdiğini korumak için savaşman yetmezse eğer; en karanIık çare onun sevgisini öIdürmektir. Sevdiğini kurtarmak için en kötü ihtimaI, en son yoI ona ihanet etmektir. İki arkadaş; çaresi yok çarpışacak: İki düşman birbirine kavuşacak. Çaresi yok biri yaInızIığa kucak açacak. Diğeri haince yaInızIıktan kaçacak.

Tuncer KURTİZ’in HESAPLAŞMAK ile  ilgili Sözleri
Sen kendin için yaIvarırsın, ben sevdikIerim için. Her şey kurşun oIur sıkarsın kendi içine, Sevdiğini öIdüren herkes biIir bunu Sen adamIarına öIdürmeyi öğrettin, ben ise öImeyi. İnsan bir gün gırtIakIayacağı tavuğu sevmeye kaIkarsa, aç kaIır! Oyunun sonunda her yoI, ayrı bir sondur. Oyunun sonuna geIdiğinde, çoktan tükenmiştir gidecek oIduğun yerIerin. Yapacak bir şey kaImayınca, hiçbir şey yapmamak en iyisi. Hesap görmek, hesap etmekten zordur yeğenim. Sana çekiIen her bıçağın kınında, cevabını biImediğin bir soru onun içindedir. Bu sona nasıI geIdim diye soruyorsan; kendine sorduğun iIk soruyu hatırIayacaksın! Her cevap bir biIinmeyene çıkar. Bir ihtimaI daha var. O da öImek mi dersin? SöyIe canım! Ne dersin? Artık bir şeyi seçemem. Her yerde oImaIısın. Döktüğüm kanIa akıp gitse her şey, bir vuruşta sonuna varıIsa işin, Bir anda bu dünyayı oIsun kazanıversen, zaman denizinin bir kumsaIı oIan bu dünyayı. Öbür dünyayı gözden çıkarır insan. Ama bu işIerin daha burada görüIüyor hesabı. Verdiğimiz kanIı dersi aIan, geIip bize veriyor aIdığı dersi. DoğruIuğun şaşmaz eIi bize sunuyor, içine zehir döktüğümüz kupayı.
 Tuncer KURTİZ’in SADAKAT ile  ilgili Sözleri 
Sadakat, başkası istedi diye hain oImak değiImiş. Sadakat; kendine sadık kaImakmış. Sadakat ne menem şeydir bu sadakat? Sadakat sır sakIamak mıdır? Sessiz kaImak mıdır? Kıyametin kopacağını biIe biIe. Sadakat ya birine doğru koşmaktır, ya birinden kaçmaktır sadakat erdem değiIdir asIında. Sevgiden kör oImaktır hep kaçtığın şeye, eninde sonunda yakaIanmaktır sadakat. Yemin etmeden bir daha düşün, çünkü sadakatIe başIayan her şey ihanetIe biter. Sevdiğine sadık kaIan adam, kendinden vazgeçen adamdır. Sen hain değiIsin. Sen sahibine aşırı sadıksın. TesIim oIunmadan sadık oIunmaz… ÖIüm gibidir sadakat pazarIığı oImaz bir kere çizgiyi geçtin mi yoktur dönüşü. Ne umutIar fısıIdarsa fısıIdasın, sana hayat çeker gider sadık kaImaz sonunda. Ama kötüIük öyIe mi? Hep yanı başındadır insanın. SözIer veriIir, sözIer unutuIur; gün geIir ihanet eden sadakat ister. Sadaka gibi veriImez sadakat, isteyen hepsini ister. Sevdiğine sadık kaIan adam kendinden vazgeçebiIen adamdır. Köpeği köpek yapan sadakatidir yeğen. Sadakat sevdiğinin kaIbini tutup avucunda tutmaktır. Sadakat gerektiğinde o yüreği fırIatıp yere atmaktır. Sadakat endam değiIdir asIında, sevgiden kör oImaktır. Hep kaçtığın şeye eninde sonunda yakaIanmaktır sadakat.
Tuncer KURTİZ’in GEÇMİŞ ile  ilgili Sözleri 
Çünkü bir hata, gözden kaçan bir söz; her şeyi kaybetmektir. Geçmişe takıIıp kaImak ne demek çok iyi biIirim. Artık orda oImayanı aramak ne demek cidden çok iyi biIirim. Senin yerinden oynatamayacağın taşIar var yeğen ama benim yok! Verdiğimiz kanIı dersi aIan geIip bize veriyor aIdığı dersi. Hayatın kuraIı bu; ne kadar uzağa gidersen git, başIadığın yere dönersin sonunda. Ne kadar değişirsen değiş nerede mutIu oIduysan hep oraya çevirirsin kafanı. Ne kadar terbiye etsen de susturamazsın içindeki canavarı. Nereye gidersen git şunu unutma. Herkes gün oIur evine döner. Geçmişe soruIar soran kendi sesinin yankısını gerçek sanır. Hani aynada aksini görür, gerçek sanır; vurur yumruğu, ayna kırıIır, eIin kanar. Geçmişe dönmek başka, geçmişi siImek başka. Bir kere aktı mı zamanın içinden, suyun yoIu değişmez. Unutma!   Tuncer KURTİZ’in HAYAT ile  ilgili Sözleri PortakaIı soymadan içinin iyi oIup oImadığını anIayamazsın. Savaşmak; asIında hasmınIa savaşmak değiI, sevdikIerinIe savaşmaktır. Savaşırken göremezsin bazı savaşIarı. Kazanamazsın! Artık durmaIı ve geri çekiImeIisin! Çırpınma boşuna yeğen! O hançer bir kere sapIanınca, çıkarmaya kaIktıkça iyice kaIbine gömersin. Değişmek zordur yeğenim. Ama bazen: Aynı adam oImak daha zordur. Hayat öyIe yükIenir ki üstüne; durduğun yerde çatır çatır çatırdarsın. Bazen öyIe acır ki için; değiştin sanırsın şimdi dersin. Şimdi her şeyi yapabiIirim. Bazen hayat seni öyIe zorIar ki yeğenim; yoIun başında kimdin: Unutursun Zorunu benden duy yeğenim. Herkese yaIan söyIemen yetmez artık. Bundan böyIe bir başına kaIsan da artık, kendin oIamazsın. YanIış hayat doğru yaşanmaz. KaçınıImazdan kaçamazsın yeğen! Sevmek; son kertede kaçınıImaz sona karşı çıkmaktır. Ama o sonu biIe biIe sevmek, gözünü son kez kapar gibi sevmek: O sevgide hapis kaImaktır. Rüya gerçeğe ne kadar yakın oIursa, uyandıktan sonra duyuIan acı da o kadar büyük oIur. Herkesin kimseye anIatamadığı gizIi bir sırrı, herkesin kimseye gösteremediği gizIi bir yüzü vardır. YapmakIa oIup bitseydi bu iş, hemen yapardım, oIup biterdi. YaInızIık, tek başına oImak değiIdir. YaInızIık, pusuda bekIeyen canavarIa tek başına oImaktır. Bazen yaşamak için öIdürmek zorundasın. Bazen yaşamak için içindeki sevgi seni öIdürmeden sen onu öIdürmek zorundasın. Kadere inanan insan tesadüfe inanmaz. Tesadüfe inanan adamsa; kaderini kendi eIinde tutamaz. İnanıyorum söyIediğini candan söyIediğine, ama bugünkü kadar yarın bozuIur çok kez. Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak en çabuk unuttuğumuz şeydir; ne yapsak! ÜzüIme! Bir şey oImuyorsa; ya daha iyisi oIacağı için ya da gerçekten de oImaması gerektiği için oImuyordur. İyi kötü ne varsa yapan kendisiyken, tutar suçu yükIer kendinden başkasına. SiIahı kuIIanacaksın ama sen tutmayacaksın! Sırtını duvara dayayan mı köşeye sıkışmıştır? Yoksa arkasına dikkat etmeyen mi kardeş? Tuncer KURTİZ’in AİLE iIe ile  ilgili Sözleri 
Sana ne öğrettim kızım! AiIene güven, başkasına değiI. Ağaç ta, sen ve ben gibi nefes aIması Iazım.Yakın çatarsan onIarı nefes aIamaz. AiIen oImadan koIay hedefsin düşmanIarına. AiIeden biri ayrıIdığında, yüzünü unutsan da, sesi kaIır seninIe. Yinede devam eder seninIe konuşmaya. AiIeden biri bıraktığında seni ya da sen bıraktığında aiIeni, karanIıkta haIa çağırırsınız birbirinizi. Bir babanın çaresizIiği, çaresizIikIerin en korkuncudur. Baba iIe çocuk, birbirine emanettir Tanrı’dan. O benim kanım değiI, canım. Bir yankı… Durmadan yaInızsınız
.

28 Eylül 2013 Cumartesi

ALEVİLER NEDEN NAMAZ KILMAZ?


Sarık seccadeyi elden bıraktım, Vaazın her günkü vaazından bıktım, Ramazanı sele verdim de geldim…(Ozan İbreti) İsim vermeyen bir okurmuzdan gelen yazı... 

Aleviler ve Kur’an konusunu ulaştığımız sonuçları maddeleştirerek sürdürelim Kur’an, Allah’ın gönderdiği son kutsal kitaptır. Allah’ın vahyi Kur’an’la son bulmuş değildir. Vahiy süreklidir. Çünkü vahiy rahmettir. Ve Tanrı’nın rahmeti sonsuzdur. Ancak sürmekte olan vahiy nebevi / peygamberi bir vahiy değildir. Çünkü peygamberlik Hazreti Muhammed’le sona ermiştir. Tanrı’nın sonsuz olan vahyi bilimdir. Bilime uymak, Allah’ın insanoğluna bahşettiği en büyük nimet ve lütuf olan akla uymak demektir. 

Nitekim Kur’an’da; “ aklını işletmeyenlerin üzerlerine pislikler yağdırılacağı “ buyurulmaktadır. İşte bu nedenle Hünkar Hacı Bektaş Veli; “ Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” Demektedir. Kur’an, bir öğüt kitabıdır. Kur’an’dan öğüt alabilmek için onu anlamadığımız bir dilde değil anadilimiz olan Türk dilinde okumalıyız. Kur’an’ın ayetlerinin çoğu müteşabihtir. Bu nedenle yorumu da kişiden kişiye veya sahip olunan anlayışa ya da yaşanan yere ve mensup olunan topluma göre farklılık arzetmektedir. Kur’an’a dayanarak din devleti talep etmek, anti laik sistem isteminde bulunmak (Şeriatçılık yapmak) Kur’an’ı anlamamak veya maksatlı bir biçimde saptırmak demektir. Alevi-Bektaşi Kültür ve İnanç sisteminde Ramazan Bayramı diye bir kabul yoktur. 

Ramazan bayramı Hz.Ali'nin Ramazan ayının 19.günü kiralık katil Mülcem tarafından zehirli bir kılıç ile evinden çıkıp bir kaç adım attığı sırada arkadan vurulması sonucu üç gün sonra yani ramazan ayının 21 günü Hakk'a yürümesi ile Muaviye'nin (lanet olsun) "Çok şükür , çok şükür Ali'den kurtuldum!" diyerek üç gün üç gece bayram ilan etmesi ve sokaklarda davul zurna çaldırıp, "rakkase"ler oynatması çoluk çocuğa şeker dağıtması ile "ŞEKER BAYRAMI" ilan edilmiştir. Aynı Muaviye oğlu Yezid'e (lanet olsun) "Ben Ali ile Hasan'ın işini bitirdim, sen de Hüseyin'in ve Ali'nin soyundan olanların işini bitir!" diye vasiyettte bulunmuştur. Daha sonra halifeliği alan Yezid Hz.Hüseyin'i Kerbela'da 10 Muharrem günü 72 can yoldaşı ile acımasızca şehit etmiştir. 

İşte Ramazan Bayramı Aleviler açısından Hz. Ali'nin şehit edildiği bir matem günü, Muaviye açısından ise Bayram günüdür gerçekte... Aradan geçen yüzyıllar Alevilere ve ehl-i beyti sevenlere zulüm dolu yüz yıllar olmuştur. Bir yandan Alevi-Bektaşiler katledilirken , bir yandan da asimile edilmeye çalışılmıştır. Anadolu Alevileri olarak bizler tarihi çok iyi bilmek zorundayız. Yapılan katliamlar unutturulmaya, zulümler hafızalardan silinmeye çalışılmaktadır. 

Bu yüzleşmeyi aydın ve onurlu "sünni" araştırmacıların da yaptığını artık görmekteyiz. Ama bir yandan da içimizden çıkan "keklikler" nedense gerçekler orta yerde dururken koşar adım bu bayramı kutlamaya kalkışmakta ve Cem evlerimizi neredeyse minaresiz birer camiye çevirmektedirler. Okuyan, araştıran sorumluluk duyan ve vicdani muhasebesini yapan Alevi dedeleri bu duruma kayıtsız kalamazlar, kalmamalıdırlar. Yüzyıllar boyunca Ramazan süresince içki içmekten dolayı yargılanmış ve cezalandırılmış bir tarih önümüzde durmaktadır. 

Bu nedenle yaşanan acılar kadar "kanıksanmış" ve dirençle karşılanmıştır ki, yüzlerce – binlerce Bektaşi fıkrasına konu olmuştur. Yıllardır uyarmamıza rağmen bazı Alevi-Bektaşi Canların hala şeker resimleri ile süslü Ramazan Bayramı tebrik mesajlarını görmekteyiz.Bu gerçekler orta yerde dururken kendine Alevi-Bektaşi diyen insanların diğer Alevi-Bektaşi canlara (Sünnilere gönderilebilir) Ramazan bayramı tebrik mesajları göndermeleri iki temel yanlışa bağlıdır. 

Birincisi ve esas tehlikeli olanı sinsice Alevilerde bir davranış kültürü oluşturur, bunun üzerine asimilasyona biraz daha hizmet etmektir. Bunun daha çok egemen olan anlayışın, kültürün ve inancın hegemonyasını kabule götürdüğünü ve kendi geçmişimize ‘ihanet’ olduğunu unutmamak gerekir. 

İkincisi ise "aidiyet duygusu" ile "kabul edilmek duygusu" ile ve "riyakârlıkla" dolu olan "yalvarış ve yakarıştır” ki, bu durumda olanlara üzülmek ve acımak gerekir. Bu yenilginin kabulü, ezilmişliğin sonuçlarının kabulü ve teslim olmak anlamına gelir. Bu teslim olmanın devamında "bakın biz de sizin gibiyiz, bizi de aranıza alın, dışlamayın, kabul edin" anlayışıdır. Özgüven eksikliğinden, tembellikten, inançsızlıktan ve riyakarlıktan kaynaklanan bu tip davranışları bir kısım kişiler de rant için yapmaktadırlar. 

Bunların bir kısmı oruç tutmayıp, nedense bayrama koşar adım gitmekteler, çok az olsa da bir kısmı ise hem oruç tutup, hem bayram yaparak "sünnilerden" ne kadar az farkları olduğunu ispat etmeye çalışmaktadırlar. Bu tip insanların "iki rekat bayram namazından ne çıkar?" yollu davranışlarına bazı kurum yöneticilerinin bilinçsiz, ilkesiz ve omurgasız tavırları halk dalkavukluğu çizgileri ve kitleselliği kaybetme endişeleri neden olmaktadır. 

Ozan İbreti bakın ne diyor : İlme değer verdim, uykudan kalktım, Sarık seccadeyi elden bıraktım, Vaazın her günkü vaazından bıktım, Ramazanı sele verdim de geldim… 

Sünnilerin ramazan bayramı kutlamaları doğaldır ve saygı duyulmalıdır. Ama Alevi-Bektaşi’lerin ‘yüzyılların direncini ihanet edercesine’ başkalarına sunmalarına bu fakirin gönlü razı değildir. Acizane bana göre Ramazan Orucu tutmak ve Ramazan Bayramı yapmak, hele hele bu bayrama Cemevlerinde, Ramazan Bayram Namazı yaparak girmek tam anlamı ile bir ”Yol Düşkünlüğüdür” Yolun yolcusu ve sahibi olması en başta gereken dedelerin Ramazan Orucunun esasını ve Bayramının nedenini detaylı ve bilgiye, belgeye dayalı açıklma mecburiyetleri vardır. Sorundan kaçmak sorunu ortadan kaldırmıyor aksine artırıyor, bu böyle bilinmelidir. 

Hünkar’dan nasip almış canlar bunun bilincindedirler. Alamayanlara da bu Serçeşme’nin Suyundan içmelerini dilerim. Unutmak ve Unutturmaya çalışmak ‘ihanett’tir. Aşk-ı muhabbetle, sevgiyle kalın…

ALEVİLER NEDEN HZ. ÖMERİ SEVMEZ?

Peygamber hasta iken, kendisinin vefatından sonra Müslümanların ayrılığa ve yanlışa düşmemeleri için, Hz. Ali’nin kendi vasisi olduğunu belgelemek için kalem kağıt istedi. Bu sırada, Emevi reislerinin tahrikine kapılan Ömer, Peygamberin bu isteğini reddederek; “Muhammet, ölüm halindedir, yazacağı vesikanın hükmü yoktur, Allah’ın kitabı olan Kuran bize kafidir.” diye karşı çıktı. Peygamber, bundan üzüntü duyarak hepsini huzurundan kovdu.

Hz. Muhammet, son zamanlarda teşkil ettiği bir ordunun kumandanlığını, Usame’ye vermiş, Ali’den başka herkesin bu orduda bulunmasını buyurmuştu.

Buna, “Bir kölenin oğlu kumandan olamaz” diye itiraz edenler oldu ve bu itiraz edenler, Usame’nin emri altına girmemek için direndiler. Muhaliflerin içinde Ebubekir, Ömer, Osman da vardı. Bunlar da orduya katılmadılar. Pek sevdikleri İslam peygamberinin emrini tutmadılar.

Ebubekir, halife olunca, peygamberin kızı Fatımatüzzehra’nın hakkı olan Fedek hurmalığını elinden aldı. Burasını, Hz. Muhammet, daha hayattayken, kendi hakkı olarak Fatıma’ya vermişti. Ebubekir, Hz. Peygamber’in emri ve uygulamasını dikkate almayarak Fedek’i Beytülmal’e (Hazine) devretti. Zaten babasının matemiyle yaralı olan bu kadını, Ebubekir çok ağlatmıştı.

Ömer, halife olunca, Ali’yi memnun etmek maksadıyla Ebubekir’in zaptettiği bağı Fatıma evladına vermek istemişse de, Ali, “Fatıma’nın ölümünden sonra neye yarar” diyerek Ömer’in bu teklifini reddetmişti.

Hz. Muhammet’in öldüğü haberi duyulunca, Ömer’in, hilafet konusunu halletmek için zaman kazanmaya çalışıp “Peygamber ölmedi. Öldü, diyeni öldürürüm” diye tehditler savurması. Aynı Ömer’in Uhut savaşında, peygamberin öldüğü söylentisini duyar duymaz Uhut dağının tepesine doğru kaçıp gitmesi. Böylece siyasi davranması... 


Ömer’in, peygamberin vefatından sonra sokaklarda elinde kılıcı ile dolaşarak halkı tehdit etmesi ve Ebubekir’le birleşerek onun halifeliğini gerçekleştirmesi. Alevilerce; bu seçimde, Gadiru Hum’da bütün Müslümanlara mevla ilan edilen Hz. Ali’nin dikkate alınmayışı, peygamber emrinin bir başka çiğneniş örneği sayılır.


Ebubekir, Ömer ve Osman’dan hiçbirinin matem yerine gelmemeleri ve Peygamberin cenazesi ile meşgul olmak gibi önemli görevlerini yapmamaları... Halifelik işini, peygambere hizmetten üstün tutmaları...

Ebubekir, Ömer ve Osman’ın hilafet ve biat işini keyiflerine göre halletmeleri. Peygamberin, gasil, teçhiz, teklif ve defni ile meşgul olan Ali, vazifesini bitirdikten sonra evine çekilmiş, ertesi gün kendi sahabeleri ile birlikte mescide gelmişti. Kapıdan girerken, “Siz, kendi kendinize halife mi seçtiniz?” diye sorması üzerine, Ömer, “Ne zannettin ya! Sen bizi aradan çıkarmış mı idin?” diye kinayeli bir cevap vermişti. Bu yüzden aralarında münakaşa çıkmıştı.

Orada hazır bulunan Selman’ın da, “Bu işin böyle olacağını, ben vaktiyle Peygamberin ağzından kulaklarımla işitmiş idim.” demesi üzerine, Ömer buna kızarak Selman’ın üzerine yürümüştü. Ali, derhal Ömer’in yakasına yapışmış, onu silkelemiş; Ömer’in kılıcı bir yana, başlığı bir yana uçmuş, Selman da saldırıdan kurtulmuştu. Bu da, Ömer’i, Ali’ye düşman etmişti.


Gerek Ebubekir, gerekse Ömer ve Osman; Hz. Peygamber, Gadiru Hum denilen yerde, kendisi yerine Hz. Ali’yi bütün Müslümanlara veli bıraktığını söylediği halde, peygamberin bu emrine karşı gelmişler, kendi aralarından halife seçerek onu baş bilmişlerdir.

Şamanizmin ve Zerdüştlüğün Aleviliğe etkileri var mıdır? Eğer varsa bu etkinlik ne boyuttadır ve günümüzde nasıl bir işleve sahiptir?

Şamanizmin ve Zerdüştlüğün Aleviliğe etkileri var mıdır? Eğer varsa bu etkinlik ne boyuttadır ve günümüzde nasıl bir işleve sahiptir? 
Seksenli yılların ortasından itibaren çeşitli ideolojik politik grupların Aleviliğe ve Alevilere ilgisi arttı. Bu ilgi elbette Alevi toplumunun geleceğini inşaa etme, Aleviliğin özünü tanıma gibi bir nedene dayanmıyordu. Bu ilginin asıl sebebi kendi dar ideolojik-politik çıkarlarına bir zemin hazırlamak, Aleviliği ve Alevileri kendi ideolojik yapıları için bir arka bahçe olarak hazırlamaktı. İşte soruya kaynaklık eden Şamanizm ve Zerdüştlükte bu nokta da devreye girdi. 
Bilindiği gibi Şamanizm eski bir Orta Asya inancıdır. Yine Zerdüştlük de eski bir Mezopotamya inancıdır. Her şeyi etnik kimliğe bağlamak, etnik politikalarına bir inançsal dayanak bulmak isteyen akımlar Alevi inancındaki bazı olguları Şamanizme ve Zerdüştlüğe bağladılar. Ve bu yolla Aleviliği Hz. Ali'den, On İki İmamlardan, Ehlibeytten soyutlayarak kendi “etnik dini” yapmak istediler. Bunun içinde yazılı kaynaklardan yoksun, Alevilik Bilincinden yoksun Alevi kitlelerin beynini karıştırdılar. Bunun sonucunda bazı safdiller ve art niyetli kimseler Aleviliği eşittir Şamanizm veya Zerdüştlük olarak görmeye başladılar. Olayın özü böyledir. Yapılan bunca teori, kaynak bulmak, benzerlik aramak bunun içindir. Elbette Alevi inanç sistemi kültürel anlamda eski Orta Asya ve Mezopotamya inançları olan Şamanizm ve Zerdüştlükten bazı ögeler almıştır. Bu doğaldır da. Ancak bu kültürel birer motif olan ögeleri bütünlüklü bir inanç olan Aleviliğin esası olarak göstermek art niyetlilikten başka bir şey değildir. Şamanizm ve Zerdüştlükte bulunan ve günümüz Alevi kültür yapısı içinde birer “kırıntı” olarak kabul edilen bazı benzerlikleri Aleviliği farklı yönlere çekmek için kullanmak haksızlık ötesi bir durumdur. 
Bilinmesi gereken; her inanç diğer inançlardan etkilenmiştir. Çoğu kez coğrafya farklılığı, etnik farklılık inancın kültürel yapısına etki etmiştir. Ancak bu etki Hiç bir zaman inancın merkezini etkilememiştir. Etkilenme alt boyutlarda kalmış ve bu haliyle de bir zenginlik olarak değer kazanmıştır. Unutulmaması gerekir ki inancın özünü belirleyen olmayıp bazı kültürel kazanımlar olarak varlığını sürdürüyor olması eski inancın kendisi değildir.  
Aslında söz konusu Aleviler ve Alevilik olunca çok saçma sorular gündeme gelebiliyor. Düşününki günümüzde etkin olarak varlığını sürdüren inançların tarihi en fazla bir kaç bin yıldır. Bu inançlara inanan insanlardan kimse çıkıp demiyor ki; “benim atalarım bundan bilmem kaç yıl önce şöyle bir inanca inanıyordu, bende şimdi bu inanca tekrar dönüyorum”. Ancak bazı “ukala” kişiler diyebiliyor ki; “benim atalarım Şamanist ve Zerdüşttü. Bende şimdi bu inanca inanıyorum, Alevilik bize sonradan dayatılmıştır, ben Alevi değilim” diyebiliyor. Fakat bir Alman, Fransız, İngiliz bunu demiyor. Bundan bir kaç yüz sene önce Almanların, İngilizlerin, İsveçlilerin atalarıda başka inanca inanıyorlardı. Peki bunlar niye eski inançlarına dönmüyorlar da ukala kişi Aleviliği bırakıp “atalarının inancına” dönüyor!!!??? 

ZÜFİKAR NEYİ TEMSİL EDİYOR ,ALEVİLİKTE ZÜLFİKAR.????ZÜLFİKAR VE ALEVİLİK

Zülfikar neyi sembolize ediyor? Züfikar'in neyi sembolize ettiğine geçmeden önce Züfikar'in ne olduğunu açmamız gerekiyor. Zülfikar, Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali'ye armağan edilen ucu çatal kılıcın adıdır. İnancımıza (Aleviliğe) göre Zülfikar savaş öncesi gökten inmiştir. Hz. Muhammed'de bu gökten inen kutsal kılıcı Hz. Ali'ye hediye etmiştir. Zülfikar, asırlardır adaletin sembolü olarak işlevini sürdürmeye devam ediyor. Zülfikar, Hz. Ali'nin kişiliğiyle bir bütünlük haline gelmiştir. Hz. Ali'yi Zülfikarsız düşünmek mümkün değildir. Zülfikar'ı salt bir savaş aracı olarak görmemek gerekiyor. Zülfikar, gerçek adaletin, hakkaniyetin, doğruluğun, mertliğin sembolidir. Günümüzde Zülfikar Alevi olmayı (dışsal/zahiri anlamda da olsa) sembolize ediyor. Özelikle de Alevi gençliği Zülfikar'ı kolye şeklinde takıyor. Bu “Aleviyim” demenin, kimliğini Zülfikar'ın tarihsel misyonuyla açıklama biçimidir. Olmadık baskılara maruz kalan Alevinin kimliğini sembolize ediyor Zülfikar. Elbette boynuna her Zülfikar kolyesi takan kişi Alevi değildir. Alevi ise dahi bazıları Zülfikar'ın taşıdığı misyondan, Zülfikar da sembolleşen adalet anlayışından habersizdir. Bütün bunlara rağmen Zülfikar günümüzde Alevi kimliğini simgesel, biçimsel de olsa dışa yansıtıyor.

27 Eylül 2013 Cuma

BAKAN BİNALİ YILDIRIM ALEVİLERİ KIZDIRACAK

Imageİsmi ve güzergahı olan olan 3. Köprü için bakan Binali Yıldırım'ın yaptığı açıklama Alevileri çok kızdıracak.
Gerek ismiyle, gerekse güzergahıyla tartışma konusu olan 3. köprü ile ilgili açıklama yapan Binali Yıldırım, 'Alevi katliamı bir efsanedir, gerçeklikle alakası yoktur' dedi.

Katıldığı canlı yayında 3. köprü ile ilgili merak edilen soruları yanıtlayan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, köprünün güzergahında hata olduğu ve değişiklik yapılacağı yönündeki iddialara yanıt verdi. "Köprünün güzergahı ile ilgili hiçbir yanlışık yoktur" diyen Yıldırım, oldukça tartışılan Yavuz Sultan Selim isminin ise kesinlikle değişmeyeceğini ifade etti.

'YAPILAN DEĞİŞİKLİK GÜZERGAHIN ESASINA ETKİ ETMİYOR'

Yıldırım 3. köprü iddialarıyla ilgili, "Köprüyle ilgili yanlış bir şey yoktur, yapılan değişiklikler güzergâhın esasına etki etmeyen değişikliklerdir, bunlar da iş başlamadan önce yapılmış değişikliklerdir. Bunun üzerinden siyaset yapmak yaklaşan yerel seçimlere yöneliktir." dedi. Projenin çevre duyarlılığı içinde yapıldığını söyleyen Yıldırım projeyle ilgili yapılan anketlere göre, halkın yüzde 85'in projeyi desteklediğini söyledi. Yıldırım "Destekleyenlerin yüzde 33'ü ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacak, yüzde 23'ü istihdam sağlayacak diyor, geri kalanı da trafiği rahatlatacak diyor." şeklinde konuştu.
Binali Yıldırım sözlerine şu şekilde devam etti: "Biz 5 milyar köprüye para ödeyeceğiz, bu bize 1.5 yılda geri dönecek. Böyle bir yatırım dünyada yok. Kamyonlar tırlar 2. köprüden geçemeyecek, tarfik rahatlayacak, egzoz gazı hava kirlilği olmayacak. Köprüye karşı çımayı ben bir türlü anlayabilmiş değilim. bu zihniyet 1. köprüye de karşı çıkmıştı, 40 yılda değişen bir şey yok."
'ALEVİ KIRIMI İDDİALARI SOYUTTUR' Köprünün adının değişeceği yönündeki iddialara da son noktayı koyan Binali Yıldırım; "Yavuz Sultan Selim'in Alevi kırımı yaptığına dair iddialar soyut iddialardır. Bunu İstanbul Üniversitesi Feridun Emecen yıllar süren çalışmalarıyla ortaya çıkarmıştır. 'Alevi katliamı bir efsanedir, gerçeklikle alakası yoktur' diye ortaya koymuştur. Bu iki Türk sultanının kaprisidir, 'sen üstünsün ben üstünüm' savaşıdır."Artık bunları aşmamız lazım. Aleviler Alevi hassasiyeti, Sünniler Sünni hassasiyeti... Aşalım artık bunları.' Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile adı anılan Yıldırım, 'aday olmayı düşünüyor musunuz?' sorusuna ise: 'Olmayı düşünmüyorum, benim yapacak başka çok işim var.' şeklinde cevap verdi.

26 Eylül 2013 Perşembe

Muhabbet Cem'i nedir? ,Düşkünlük nedir? ,Mersiye nedir?

Mersiye nedir? 
Mersiye, Kerbela vakasını işleyen, Ehlibeyte ve On İki İmamlara bağlılığı, sevgiyi dile getiren bir şiir türüdür. Özelikle Muharrem Ay'ı  boyunca söylenen ve Ehlibeyt taraftarlarının olduğu her coğrafyada ve her dilde söylenen ağıtlar bütünüdür mersiyeler. Mersiyelerde zalim olana, haksız olana bir öfke var. Yine mazlum olana, haklı olana bir sevgi ve sempati var. Mersiyeleri salt ağıt boyutuyla algılamak eksiklik olur. Mersiyeler bu noktada bilinç taşımasıdır. Aynı zamanda ne kadar da zaman geçmiş olursa olsun iyinin unutulmayacağının ve kötünün, zalimin her daim lanetleneceğinin göstergeleridir. Edebi açıdan, Ehlibeyte bağlı olanlar için bir edebi zenginliktir. 
Die Anzeige dieses Bildes wird in Ihrem Browser möglicherweise nicht unterstützt.
Düşkünlük nedir? 
Düşkünlük bir ceza sistemidir. Alevi toplumunun bunca ağır baskı koşullarına rağmen, birliğini koruyarak bu günlere gelmesinde işlevi göz ardı edilemeyecek bir sistemdir. 
Cem ibadeti, bilinen klasik ibadet anlayışlarından farklı bir ibadettir. İbadetle beraber toplumsal meselelerinde çözüme kavuştuğu bir, bir araya gelinmedir. 
Cem de insan sadece Allah'a ibadet etmekle kalmayıp topluma da hesap vermekle yükümlüdür. Bu anlamda da Alevi inancı diğer bütün inançlardan önemli farklılıklar taşıyor.  
Egemen olanların mahkemelerine gitmeyen Aleviler kendi yargı sistemlerini geliştirdiler. Düşkünlükte bu sistemin önemli ayaklarından birisidir. Öyle ya da böyle bir kişi suç işlemişse bu kişi Dede'nin denetiminde yargılanır. Cem de gerçeklesen bu yargılamaya Cem de bulunan herkes oyları, görüşleri ile katılırlar ve böylece ortak bir karara varılır. Halkın direkt katılımıyla gerçekleşen bir “Halk Mahkemesi”dir bu. Suçun ağırlığına göre bir ceza verilir. Düşkünlük, verilen cezalarin en büyüklerinden birisidir. Düşkün olan kimse toplumdan dışlanır. Düşkünlüğü ve dışlanma süresini halk ortak bir karar ile aldığında Alevi toplumunda suç oranı minimum düzeyde kalmıştır. Toplumdan tecrit edilip dışlanmak çok büyük bir ceza olduğundan, o kişiyi başka toplumlarda içine almazlar. Böylece bir çok suç, daha işlenmeden önüne geçilmiş olur. 
Düşkünlük kavramı günümüzde daha çok çıkarcı ve ahlaksız kimseler için kullanılan genel bir kavram şeklini almıştır. Ancak düşkünlüğün  çıkış noktası ve asıl anlamı yukarı da izah etmeye çalıştığımız çerçevededir.  
Die Anzeige dieses Bildes wird in Ihrem Browser möglicherweise nicht unterstützt.
Muhabbet Cem'i nedir? 
Muhabbet Cem'inin önemi, işlevi günümüzde çok artmıştır. Öz itibariyle Muhabbet Cemlerinin asıl işlevi genç insanları Görgü Cem'ine hazırlamaktır. Günümüzde ise Muhabbet Cemlerinin işlevi çok daha büyüktür. Her tür yozluğun dayatıldığı, değerlerin anlamsızlaştırıldığı, ilişkilerin çıkar çelişkisi etrafında şekillendiği günümüzde Muhabbet Cemleri adeta bir insani olana dönüş programıdır.  
Adından da anlaşılacağı gibi Muhabbet Cemleri, muhabbetin olduğu, insani duyarlılığın olduğu, yaşamın anlam ve değer kazandığı bir nurani iklim ortamıdır. Bu atmosferdeki enerji his edilir olmaktan çıkıp insanı başka boyuta, başka alemlere götürür. Götürür ve tekrar özünü bulan insanı sağlamlaştırmış olarak geri getirir. İnsanın en çok da ihtiyaç duyduğu bu değil mi? Yani insan sadece fiziki görüntüsüyle değil, ruhuyla, duygularıyla, düşünceleriyle... yani bir bütün halinde insan olmalıdır. 
İnsani olan ne varsa kirletiliyor, anlamsızlaştırılıyor. Sürekli yapay mutluluklar, güdülerin doymak bilmez dürtüleri pompalanıyor. Böylesi koşulların hakim olduğu bir ortamda insani olanın sağlam kalması mümkün değil. Sağlam olmak isteyen ve hayatı anlamlandırmak isteyenlerin sığınağı Muhabbet Cemleridir. Bu muhabbetler bir başlangıçtır. Sonsuz, sınırsız lezzetler,manzaralar diyarına yolculuğun başlangıcı. Perşembe'yi cuma'ya bağlayan gece böylesi bir nurani atmosferin en ideal anıdır.  
Die Anzeige dieses Bildes wird in Ihrem Browser möglicherweise nicht unterstützt.

CAMİYE VAR CEM EVİNE YOK...

Bir şeyler yazın...
  • Profil Resmi
    Ali Gökçen 
    örgütlü inanç, örgütler arası entrika ve savaş demektir. 
    örgütler arası mücadele ve çatışmalar, bireyler arası inanç ve fikir ayrılıklarından çok daha büyük ve organize bir tehlikedir. Bu nedenle, inançlar ve ibadetler bireysel tercih ve özgürlük olarak kalmalıdır. Kalamadığı için, binlerce yıldır insanlık birbirine toplu halde zarar veriyor ve bunu da inancı adına yapıyor. cennet umuduyla verilen toplu mücadele, bu cennet gezegeni ve hayatı cehenneme çeviriyor.
    • Profil Resmi
      muhalefet 
      yazık yazık
      • Profil Resmi
        Ata Türk 
        Bir kısım Alevi vatandaşımız hala ve inatla neden bu partiye oy vermeye devam eder anlamış değilim.
        • Profil Resmi
          s.cascade  Ata Türk 
          düşkün oldukları için.hiçbir onurlu alevi bunlara oy veriyorsa bence tarihten utanmalıdır,madımaktan,çorumdan,maraştan utanmalıdır ve bugün insanlara yapılan zulümden utanmalıdır...
        • Profil Resmi
          nekadaranlatsamaz 
          benim verdiğim vergilerle yararlanmadığım yer yaptıran devletin burnundan fitil fitil gelsin
          • Profil Resmi
            Alparslan Selcuklu 
            BOŞBAKAN MEDENİYETLER İTTİFAKI ADI ALTINDA MEZHEP ÇATIŞMALARI BAŞLATTI.
            • Profil Resmi
              Çapulcu Sezay Ulutaş 
              alın size bütün vatandaşlar böyle kucaklanır işte; cem vakfı düşkünü,nasıl bir oyunun içinde olduğunu anlasın böylece...bu zihniyetin 1400 yıllık hedefidir aleviliği yok etmek,israilin kudüs'ü,Amerikanın bütün dünyayı istediği kadar kutsaldır,aleviliğin yok olması.bu zihniyetten açılım,saçılım beklemek saflıktır...cıttırıpıttık projelerle alvilerin üzerinde oynanan oyuna alet olmak bu zihniyete hizmet etmektir...
              • Profil Resmi
                berdu 
                Değil bir Alevi, bir gayrimüslümün bile parasını (vergi bağlamında) alıyorsan ve o paralar ile eşit bir şekilde hizmet vermiyorsan vah senin ahiret günüde haline. Öyle cihat adı altında her yol mübahtır, caizdir, helaldir diyen zaten müşrikin önde gidenidir. Bunlar Kur'an dan ve sünnetlerden Allah'ın kelamından zerre kadar bir şey anlayamamış bir müşrikler güruhu olmaktan öteye gidemez.
                • Profil Resmi
                  REŞAT BAKİ 
                  AYRIŞTIRMADIĞINIZ
                  KARIŞTIRMADIĞINIZ
                  NE KALDI PİS MAHLUKLAR.
                  • Profil Resmi