Arı sütü; 5-15 günlük, genç işçi arılarının hypopharyngeal adı verilen yutak üstü salgı bezinden salgıladıkları bir maddedir. Arı sütü üretiminde, işçi arılar bal, polen ve su kullanmaktadır. İşçi arılar bunları sindirdikten sonra bir kısmını metabolik faaliyetlerinin devamı için, bir kısmını da arı sütü üretimi için kullanır. Memeli hayvanların memesinde oluşan süt ile ilgisi olmadığı halde, süte benzer bir görünümü olduğundan, dilimizde arı süt olarak adlandırılmaktadır. Bununla birlikte diğer ülkelerde, royal jelly adıyla bilinmektedir. Tadı ekşi olup, kokusu keskin fenolik yapıdadır.
Belirli bir düzen içerisinde yaşamlarını sürdüren arı kolonilerinde, işçi arı, ana arı ve erkek arı olmak üzere üç çeşit birey bulunmaktadır. Bunların içerisinde ana arı ana arı lavra aşamasında başlayıp, bütün ömrü boyunca arı sütüyle beslenir. Bunun yanında işçi arılar lavra döneminin ilk üç günüde, daha düşük dozda arı sütüyle beslenir. Diğer taraftan, ana arı 5-7 sene yaşarken işçi arı sadece 35-40 gün (kışın fazla çalışmayan işçi arılar 6 ay) yaşayabilmektedir. Yaşam sürelerinin bu kadar farklı olmasında en büyük etkenin beslenme şekillerinin olduğu söylenmektedir.

İçerik olarak incelendiğinde; arı sütünün yaklaşık %66’sı su,%14,5 karbonhidrat, %13 aminoasit, B grubu vitaminlerin tümüne ek olarak A, D, C, E, H vitaminleri, eser miktarda C vitamini, biyolojik aktif maddeler (hormon ve enzimler), başta potasyum olmak üzere yüksek miktarda kalsiyum, sodyum, çinko, demir, bakır, manganez, eser miktarda fosfor, selenyum, magnezyum gibi bazı mineralleri içermektedir. B3, niasin ve biyotin içermesi, kandaki şeker seviyesinin kontrolüne yardımcı olması bakımından diyabetlilere arı sütü tavsiye edilmektedir. Bunların dışında tespit edilemeyen, taklidi yapılamayan ancak olağanüstü olumlu etkileri gözlenen maddelerden bir miktar (%3) içermektedir. Asidik yapıda olup, pH’sı 3,6-4,2 arasındadır.