''''''sitemizin en büyük amaçlarından biri her türlü bilgi video ve haberi doğru bir şekilde insanlara ulaştırmaktır....

7 Kasım 2013 Perşembe

'Açılım'ın diğer yüzü: Alevi dinciliği

Aleviler üzerinde oynanan oyunun iki boyutu bulunuyor:
 'Açılım'ın diğer yüzü: Alevi dinciliği 1- “Derenin taşı ile derenin kuşu vuruluyor.” Aleviler üzerinden Cumhuriyet’e, laikliğe ve Atatürk’e saldırılıyor.
AKP’nin 12 yıldan beri yaptığı tam da budur. Şimdi yeni bir “Alevi paketi” hazırlıyormuş.
Demek ki Cumhuriyet’e ve Atatürk’e yeni bir saldırı daha yapılacak.
2. Ortaçağ’a geri dönüş stratejisine uygun olarak bir “Alevi dinciliği” yaratılıyor. Karşıdevrimin başta gelen “kurbanı”, karşıdevrimin “askerine” dönüştürülecek. Plan bu.

Milli kimlik yerine din-mezhep kimliği
Aleviliğin canlandırılmasının, deyim yerindeyse bir Alevi dinciliğinin yaratılmasının tarihi son 20-30 yılın olgusudur.
Bilindiği üzere bu dönemde emperyalizm, bir yandan neoliberal ideolojik saldırı, öte yandan yeni sömürgecilik hamlesiyle birlikte özellikle ezilen ve gelişmekte olan toplumları etnik ve dinsel farklılıklar temelinde parçalamaya çalıştı.
Bu hedefe ulaşma yolunda epey mesafe aldığı da tartışma götürmez.
Bugün Türkiye’de “Alevilik Müslümanlık değildir” diyen Aleviler bile var.
Kendini tanımlarken Alevi kimliğini, diğer bütün aidiyetlerinin üzerine çıkaran Alevi de az değil.
Huntingtonlar çabalarının meyvelerini görmüş olmaktan memnundurlar.
20. yüzyılda Anadolu Aleviliği
Alevilik, Ortaçağ’a ait bir dinsel inancı ve toplumsal örgütlenmeyi ifade eder.
Cumhuriyet Devrimimiz, bütün toplumumuza ve Alevilere de Ortaçağ ilişkilerinin dışına çıkma yolunu açtı. Onları milletin bir parçası haline getirdi, eşit yurttaş yaptı.
Elbette Alevilik yok olmadı. Geçmişe ait inanç, kurum ve gelenekler zayıfladı ama yaşamaya devam etti.
Alevilik Cumhuriyetle çatışmadı. Temsil ettiği kültürel miras tarihsel zenginliğimizin bir parçası olarak bütün millete mal oldu. .
Anadolu Aleviliğinde hiçbir zaman mesleği sadece din adamlığı olan görevliler olmadı. 
Aleviliğin “İslamiyet dışı” şeklinde olduğu şeklinde bir düşünce hiçbir Alevinin aklının köşesinden bile geçmezdi. Tam tersine “gerçek İslam bizdedir” düşüncesi egemendi.
İtirazlar
Bu söylediklerimize, ‘Cumhuriyet döneminde camiler dışında dini ibadet-tören yapmak yasaktı. Onun için Aleviler güvenlik gerekçesiyle farklı mekânlarda cemlerini gizlice yapıyorlardı” itirazı yapılabilir.
Ama Cumhuriyet öncesi dönemde de Alevilikte cem evleri yoktur. Aleviler bu dönemde de evlerin yanı sıra tekke ve dergâhlarda cemlerini yapmışlardır.
Tekke ve Dergâh merkezleri, Cumhuriyet’in Ortaçağ’a karşı verdiği mücadele kapsamında Alevi yurttaşların da içten desteği ile kapatıldı.
Ortaçağ’a dönüş
Bugün Türkiye’de yüzyüze olduğumuz manzara şudur:
- Artık Alevi yurttaşların olduğu her yerde Cami’ye alternatif olarak Cem evi yapmak yaygın bir uygulama haline gelmiştir.
- Cem evlerinde her hafta Cem töreni düzenlenmektedir.
- Böyle bir faaliyet, tek işi “din adamlığı” olan görevliler olmadan yürütülemez. Artık bazı kesimler tarafından, “Devlet maaş bağlasın” denilen “Dedeler” ve “Babalar” bu cem evlerinin daimi görevlileri haline gelmektedir. Yani bir Alevi ruhban sınıfı oluşturuluyor. AKP ve Fethullah Gülen Cemaati ile işbirliği halinde olan İzzettin Doğan gibilerinin maaşlı dedeliği savunmaları anlamlıdır.
- Dini törenler her hafta yapılan düzenli etkinlikler haline dönüşünce; ibadeti, duası, dinsel davranış kuralları vb. her yönüyle bütünsel bir din inşa etmek yönünde hareketler oluyor. İkinci bir din geliştirilmek isteniyor.
- Bütün bu gelişmenin sonucu; Cumhuriyetçi ve laik yurttaşın yerini, Ortaçağ ideolojisi ile kendini tanımlayan yeni bir insan almaktadır.
Tuzak
Türkiye’de cami’nin karşısına cem evini dikmek, içine düşülebilecek en büyük tuzaktır.
Sûnni yobazlığını örgütleyenler, Alevilerin de dinsel temelde bağnazlaşmasını ve örgütlenmesini teşvik ediyorlar. Böylece toplumun bütününün cemaatler halinde örgütlenmesi pekiştiriliyor. 
Dinsel temelde örgütlenmenin meşru olduğu bir Türkiye’de Alevilere düşen pay “dinsel azınlık” olmaktır. Başka bir deyişle böyle bir gelişmeye hizmet ederek Aleviler; “Kuyucu Murat”lara kendi elleriyle kapıyı aralamış olurlar. Yanıbaşımızda “staj yeri”ne dönüşen Suriye’de eğitimden geçirilenlerin, işte böyle bir Türkiye’de “Kuyucu Murat” rolünü oynamaya hazırlandığını görmemek için kör olmak gerekir.
Alevi yurttaşlar için biricik güvence demokratik-laik Türkiye’dir. Bu temel çerçeveye bağlı olarak;
- Cem toplantıları kültürel zenginliğimizin bir parçası olarak gerektiğinde şehirlerimizdeki salonlar başta olmak üzere uygun mekanlarda yapılabilir. 
- Dedelerin maaşa bağlanması, Alevileri dincileştirme-cemaatleştirme projesinin bir parçasıdır, kabul edilemez.
- Diyanet İşleri Başkanlığında Alevilerle ilgili bir bölüm açılması, Alevi dinciliğini kurumlaştırmaktan başka bir amaca hizmet edemez. Sorunu çözmez, kalıcılaştırır.
- Öte yandan Camiler en azından bugüne kadar Alevi- Sünni ayrımı yapılmadan bütün yurttaşlarımızın cenazelerinin kaldırıldığı mekanlar olarak hizmet verdiler. Bu özelliğin koruması önemlidir.
Varacağımız yer
Ortaçağ’a dönüş, genel olarak dincileşme, özel olarak Alevi dincileşmesi bizi nereye götürür?
Eylül (2013) ayında gezetelerde, birbirinin peşisıra iki haber yer aldı:
Birinci olarak İzmir’de, kimliği belirsiz bazı kişiler, Alevi yurttaşlara ait bazı mezarları tahrip ettiler.
İkinci olarak Balıkesir Edremit Tahtakuşlar Köyü İhtiyar Heyeti, büyük sanatçı Tuncel Kurtiz’in cenazesinin köy mezarlığına defnedilmesi isteğini “Alevi değil” gerekçesiyle geri çevirdi.
Alevi dinciliği, Alevi insanımızı Cumhuriyet yurttaşı olmaktan çıkarıyor ve onu cemaatleştiriyor. Ortaçağ karanlığına geri götürmek istiyor.
Emperyalizm destekli Haçlı İrtica’nın istediği tam da budur. AKP’nin açılımları işte bu duruma yaratmak içindir.

Mehmet Bedri Gültekin
ulusalkanal.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder